About ibasoglu

Posts by ibasoglu:

jQuery Giriş

 

Selamün Aleyküm Arkadaşlar;

jQuery bir javascript kütüphanesidir. Yani Javascript Framework’tür.

jQuery javascript kütüphanesini http://jquery.com/download/ adresinden indirebilirsiniz.

JQuery’i kullanmak için ilk başta projenize yani sayfanıza eklemeniz gerekir.

<script src="http://code.jquery.com/jquery-1.9.0.js" ></script>

Sayfamıza jQuery ekledik.

İlk önce işlem yapacağımız bir html bloğunu seçmemiz gerekir. Tabiki bu işlemleri bir olay tetiklendiği zaman gerçekleşmesi gerekir. Bunun için javascript dilinin document.ready olayını kullanacağız. Sayfa yüklendikten sonra (DOM yüklendikten sonra) kodlar çalışır.

javascript kodları html <script></script> blokları arasına yazılır.

Bir elementi seçmek için jQuery seçicileri (selector) kullanırız.

Bir elementi id’sine göre seçeceksek eğer string türünde tek tırnak veya çift tırnak içinde # ve id’si yazılır. (‘#elementid’)

$ veya jQuery yazılarak tanımlanır.

<script>
 /**
$('#elementid') veya
jQuery('#elementid')
*/
</script>

Class’ı tanımlı olan elementi veya elementleri .classismi yazılarak seçilir.

<script>
 /**
$('.classismi') veya
jQuery('.classismi')
*/
</script>

Bir elementi tag yani etiketlerinden seçmek istersek, p etiketini seçmek istersek elementin etiketini yazarız.

<script>
 /**
$('p') veya
jQuery('p')
*/
</script>

Bütün elementleri seçmek istersek * kullanırız.

<script>
 /**
$('*') veya
jQuery('*')
*/
</script>

Bütün elementleri seçip yazdıralım.

 

Hayırlı günler, sağlıcakla kalın.

Bu döküman www.ibasoglu.com’a aittir. Kaynak belirtmek suretiyle alıntı yapılabilir.

Durmayalım

Sa’di diyor ki: ‘Bir gece biz kervan ile
Ağır ağır gitmekte iken yolumuz düştü bir çöle.
Hızla geçmek için o korkutucu ıssız çölü,
Bütün yolcular istirahati feda ederek,
Gitmektelerdi.Bir aralık bende yürümeye güç
Hiç kalmamış ki düşmüşüm artık uykuya yenik.
Avare bir yolcuyu bekler mi kafile?
Çaresiz yola devam edecek varıncaya dek konak yerine.
Bir de uyandım ki başucuma dikilmiş bir deveci şunları
söylemekte:
‘Kalk ey zavallı yolcu, uzaklaştı kervan!
Uykum benim de yok değil ama bu çöl,
İstirahat yeri olurmu ki bin türlü korku var?
Varmak istediği yere varıp durmayıp giden;
Yoktur kurtuluş ümidi bu çöller geçilmeden.
Yazık ki yolda böyle düşen uyku derdine,
Hep yolcular gider de kalır kendi kendine! ‘

Gerçi olayın kendisi önemsizdir, bunda haklısın, ancak düşün:
İnsaflı ol, bundan başka hikmet dolu bir prensip varmı bugün?
Varmak istersen -diyor Sa’di eğer maksada,
Tuttuğun yollar hiç bitmeyecek gibi olsada;
Yola devam et, durmayıp git, yolda kalmaktan sakın!
Azim sahibi insan için neymiş uzak, neymiş yakın?
Hangi güçlüktür ki gayrete gelince kolaylaşmasın?
Hangi korkunç şey varki insandan korkmasın?

 

Mehmet Akif Ersoy

Zindandan Mehmed’e Mektup – Necip Fazıl Kısakürek

Zindandan Mehmed’e Mektup

Zindan iki hece, Mehmed’im lâfta!
Baba katiliyle baban bir safta!
Bir de, geri adam, boynunda yafta…
Halimi düşünüp yanma Mehmed’im!
Kavuşmak mı? .. Belki… Daha ölmedim!

Avlu… Bir uzun yol… Tuğla döşeli,
Kırmızı tuğlalar altı köşeli.
Bu yol da tutuktur hapse düşeli…
Git ve gel… Yüz adım… Bin yıllık konak.

Ne ayak dayanır buna, ne tırnak!
Bir âlem ki, gökler boru içinde!
Akıl, olmazların zoru içinde.
Üstüste sorular soru içinde:
Düşün mü, konuş mu, sus mu, unut mu?
Buradan insan mı çıkar, tabut mu?

Bir idamlık Ali vardı, asıldı;
Kaydını düştüler, mühür basıldı.
Geçti gitti, birkaç günlük fasıldı.
Ondan kalan, boynu bükük ve sefil;
Bahçeye diktiği üç beş karanfil…

Müdür bey dert dinler, bugün ‘maruzât’!
Çatık kaş.. Hükûmet dedikleri zat…
Beni Allah tutmuş, kim eder azat?
Anlamaz; yazısız, pulsuz, dilekçem…
Anlamaz; ruhuma geçti bilekçem!

Saat beş dedi mi, bir yırtıcı zil;
Sayım var, maltada hizaya dizil!
Tek yekûn içinde yazıl ve çizil!
İnsanlar zindanda birer kemmiyet;
Urbalarla kemik, mintanlarla et.

Somurtuş ki bıçak, nâra ki tokat;
Zift dolu gözlerde karanlık kat kat…
Yalnız seccâdemin yününde şefkat;
Beni kimsecikler okşamaz mâdem;
Öp beni alnımdan, sen öp seccâdem!

Çaycı, getir, ilâç kokulu çaydan!
Dakika düşelim, senelik paydan!
Zindanda dakika farksızdır aydan.
Karıştır çayını zaman erisin;
Köpük köpük, duman duman erisin!

Peykeler, duvara mıhlı peykeler;
Duvarda, başlardan, yağlı lekeler,
Gömülmüş duvara, baş baş gölgeler…
Duvar, katil duvar, yolumu biçtin!
Kanla dolu sünger… Beynimi içtin!

Sükût… Kıvrım kıvrım uzaklık uzar;
Tek nokta seçemez dünyadan nazar.
Yerinde mi acep, ölü ve mezar?
Yeryüzü boşaldı, habersiz miyiz?
Güneşe göç var da, kalan biz miyiz?

Ses demir, su demir ve ekmek demir…
İstersen demirde muhali kemir,
Ne gelir ki elden, kader bu, emir…
Garip pencerecik, küçük, daracık;
Dünyaya kapalı, Allaha açık.

Dua, dua, eller karıncalanmış;
Yıldızlar avuçta, gök parçalanmış.
Gözyaşı bir tarla, hep yoncalanmış…
Bir soluk, bir tütsü, bir uçan buğu;
İplik ki, incecik, örer boşluğu.

Ana rahmi zâhir, şu bizim koğuş;
Karanlığında nur, yeniden doğuş…
Sesler duymaktayım: Davran ve boğuş!
Sen bir devsin, yükü ağırdır devin!
Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin!

Mehmed’im, sevinin, başlar yüksekte!
Ölsek de sevinin, eve dönsek de!
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!
Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!

 

Necip Fazıl Kısakürek – 1961

Sayısal Sistemlere Giriş

 

Soru:

SnapCrab_No-0029

Cevap:

SnapCrab_No-0030

 

Soru:

Aşağıda verilen devrenin boolean ifadesini yazınız.

SnapCrab_No-0027

 

Cevap:

SnapCrab_No-0032

 

 

Soru:

SnapCrab_No-0035

Cevap:

SnapCrab_No-0034

 

Soru:

f(a,b,c,d) =∑(5,7,8,10,12,13)  umursanmayan girişler (6,11,14,15)

a) Çarpımların toplamını,

b) Toplamların çarpımını en sade ifadesini bulunuz.

 

Cevap:

Çarpımların toplamı (∑) min terimleri yani 1 temsil eder.

Toplamların çarpımı (∏) max terimleri yani 0 temsil eder.

Scan0018

 

∑(5,7,8,10,12,13) üsteki tabloya göre yerlerine yerleştirip çarpımların toplamı min terim olduğu için 1 yazalım (5, m5 yerini temsil ediyor.) Umursanmayan girişlere x yazalım. Diğerleri de 0 olacak. Yerlerine yerleştirelim. Sonra gruplama işlemini yapalım. Sonra grupladığımız verileri boolean ifadesine dökelim.

Scan0020

 

Soru:

f(a,b,c,d) =(5,7,8,10,12,13)  umursanmayan girişler (6,11,14,15)

a) Çarpımların toplamını,

b) Toplamların çarpımını en sade ifadesini bulunuz.

 

Cevap:

Scan0001

Hak ve Mahşer

Ebu Hureyre (r.a.) şöyle diyor:

Resulullah (s.a.v.) (bir gün) oturdukları halde birden dişleri görülür bir şekilde güldüler. Gülmesinin sebebini sorduğumuzda şöyle buyurdular:

“Ümmetimden iki kişi gelip Allah Teala’nın huzurunda duracaklar; onlardan biri diyecek ki: Allah’ım! benim hakkımı ondan al! Allah Teala buyuracak ki: “Kardeşinin hakkını ver!” Borçlu adam arz edecek ki: Allah’ım! Benim iyi amellerimden bir şey kalmamıştır (ona verecek dünyevi bir malım da yoktur).” Hak sahibi de diyecek ki: “Ey Rabbim! Öyleyse benim günahlarımdan yüklensin!”

Sonra Resulullah (s.a.v)’in gözlerinde yaşlar boşanarak şöyle buyurdular:

“O gün (kıyamet günü) öyle bir gündür ki insanlar, günahlarının başka bir kimseye yüklenmesine ihtiyaç duyarlar. Allah Teala hakkını isteyen kimseye şöyle buyurur: Gözlerini çevir, cennete doğru bir bak, ne görüyorsun? O zaman başını kaldırıp güzel nimetleri görünce hayretle; Allah’ım! Bunlar kimin içindir? diyecektir.

Allah Teala- “O hakkın değerini bana veren kimse içindir.”

Hak sahibi – O hakkın değerini kim sana ödeyebilir?

Allah Teala – “Sen.”

Hak sahibi – Ben nasıl ödeyebilirim?

Allah Teala – “Ondan geçmenle (hakkını bağışlamanla).”

Hak sahibi – Allah’ım! Ondan geçtim.

Daha sonra Allah Teala buyuracak ki: “Din kardeşinin elini tut, birlikte cennete gidin!”

Bu esnada Resulullah (s.a.v) buyurdular ki: “Takvalı olun, birbirinizin arasını bulun!”

Bilgisayar Programcılığı (Gece) Mikroişlemciler ve Assembly Dili Final Sınavı

Bilgisayar Programcılığı (Gece)
Mikroişlemciler ve Assembly Dili
Final Sınavı

1 – Çıkış portunda 2 rakamını yakmak için gerekli olan komutlar nelerdir? (Display ortak anotludur)

SnapCrab_No-0018

 

CEVAP:

segment

 

Ortak anotlu olduğu için yakmak istediğimiz segmentlere 0 değerini göndeririz.

2 rakamını yakmak için a, b, d, e ve g’ye 0 sinyali göndeririz.

D7 D6 D5 D4 D3 D2 D1 D0
1 0 1 0 0 1 0 0
H G F E D C B A

16’lık tabanda bu sayı A4H eşittir.

MVI A, A4H
OUT PORT0
HLT

 

2 – Aşağıda verilen assembly programı işletildikten sonra register içeriklerinin aldığı değerleri bulunuz.

MVI C, 15H
LXI D, 7099H
INR E
MOV A, E
ADD C
ORA D
MOV H, A

CEVAP:

İşlem:

A B C D E H L
9AH 15H 70H 99H FFH
AFH 9AH
FFH

Sonuç:

A B C D E H L
FFH 15H 70H 9AH FFH

 

3 – FFH dan başlayarak, 00H kadar verileri 55H çıkış portuna gönderen programı yazınız.

MVI A, FFH
atla: OUT 55H
DCR A
JNZ atla
HLT

Besmele’nin Fazileti

Saliha bir kadının, münafık ve cahil bir kocası vardı. Bu kadın ” Bismillahirrahmanirrahim ” diye besmele çekmeden, hiçbir işine başlamazdı. Kocası, onun bu haline kızar, kadıncağıza yapmadığı eziyeti bırakmazdı. O saliha kadın ise, kocasının eza ve cefalarına sabreder ve onun doğru yola gelmesi için Allah’a dua ederdi.

Birgün, kadının kocası iyice öfkelenmişti. Karısına yapacağı eziyet ve kötülük için bir bahane arıyor ve kendi kendine : ” Şuna bir oyun çevireyim de görsün; bakalım onu rezil olmaktan kim kurtaracak ? ” diye söylenip duruyordu. Başkalarına açıkça söyleyemediği inkarcılığı, artık bütün çirkinliğiyle, içinde dolup taşmıştı.

Hanımını çağırdı, ona bir kese altın vererek:

– Bunu iyi sakla !!!

diye tenbih etti. Kadında kocasının emri üzerine hemen gitti, besmeleyi çekerek keseyi iyice sakladı. Bu arada kocasıda onu gizlice takip ediyordu. Sonra karısının haberi olmadan keseyi, karısının sakladığı yerden aldı. İçindeki altınları boşaltarak, keseyi derin bir kuyuya attı. Aradan çok geçmeden karısını çağırdı ve :

– Sana verdiğim bir kese altını hemen getir.

dedi. Kadın koştu; keseyi sakladığı yere, ” Bismillahirrahmanirrahim ” diyerek elini uzattı. Tam o anda, Allah’ü Teala’nın emriyle, kese kadının sakladığı yerde içindeki altınlarla beraber aynen duruyordu. Islanan keseden suları damlıyordu. Kadın kesenin neden ıslak olduğunu anlayamadı ve keseyi kocasına getirdi. Adam içi altınla dolu keseyi görünce çok şaşırdı ve karısının söylediklerinin ne kadar doğru olduğunu anladı. Sonra karısına ;

– Sana çok zulmettim, çok canını yaktım, beni affet.

diye yalvarmaya başladı. Allah’a tevbe ve istiğfar etti. İbadetlerine bağlı bir insan oldu. O günden sonra dua ve yakarışlarında hep şöyle derdi ;

– Ya Rabbi ! Bana dünyam ve ahiretim için hayırlı, Saliha bir kadını eş olarak verdiğin için, sana hakkıyle şükretmekten acizdim, beni affet Alah’ım…

O saliha kadın ise ;

– Ya Rabbi ! Sana şükürler olsun ki, duamı kabul edip kocamı salihlerden eyledin, diye dua ediyordu.

Bu hikayeden alınacak ibretler ve çıkarılacak hikmetler çoktur. Büyükler demişler ki ; ” Sabrın kendisi acıdır, lakin meyvesi tatlıdır.”

Kötü Olaylara Sabretmek

Ermişlerden birinin bir arkadaşı varmış; devrin hükümdarı onu hapseder. Ermiş kişi, cezaevinde ki arkadaşının hal ve hatırını sormak için ziyaret eder ve:

– Hapishanede halin nasıldır? diye sorar.

Arkadaşı:

– Allah’a şükürler olsun, diye cevap verir.

Sonra, hapishaneye şişman bir Mecusi’yi getirirler; Mecusi ile onu zincirle bir araya bağlarlar. Öyle bir hal alır ki,adam, Mecusi nereye giderse, onunla birlikte gitmek zorunda kalır. Mecusi helaya gittiğinde, o da gitmeye ve hacetini bitirinceye dek onun yanında durup, pis kokuları çekmeye mecbur olur ve bunun gibi hayli eziyetler çeker.

O ermiş olan dışarıdaki arkadaşı bu olayı duyar ve arkadaşını ziyaret edip halini sorar, hapisteki arkadaşı yine şöyle cevap verir:

– Allah’a şükürler olsun, der.

Bunun üzerine arkadaşı:

– Ne zamana kadar böyle şükredeceksin, senin içinde bulunduğun beladan, daha büyüğü var mıdır? der.

Bunun üzerine hapisteki;

– Ey kardeşim! ben aslında daha büyük felaketlere müstahakım. Allah’u Teala bu kadarla bana müsamaha etmiş ise, buna şükretmek vacip olmaz mı? Sen hiç işitmedin mi ki, bir büyük zatın üzerine bir tas kül dökülmüş de, o zat secdeye varıp, Allah’a şükretmiş. Kendisine, niçin şükrettiği sorulduğunda ise şöyle cevap vermiş;

“Ben üzerime bir tas ateş dökülmesinden korkarım. Bir tas kül dökülmekle, daha büyüğünden bağışlandım, Allah’u Teala’ya şükretmeyeyim mi?” demiş.

Kaynak : Ahmed Şihabuddin El-Kalyubi’nin,” Dini Hikayeler ” adlı kitabı.

Sayfa : 168

Çeviren : Hüseyin Erdoğan.

Helal Lokma Gerek

Sultan II. Murat zamanında, henüz Osmanlılarda hazine teşkil edilip padişahlar saraylarda gönlünce harcama yapmazlar ve onlar da harplerde elde edilen ganimet ve haraçlardan ve madenlerden başka devletin bir geliri yoktu. Halktan vergi toplayıp saray erkanı için harcanmazdı. Hal böyle olunca, padişahlar da zaman zaman parasız kalabiliyordu.

Bir gün Fazlullah Paşa, II. Murad’ın Çandarlı Halil paşa’dan borç para istediğini görüp:
Sultanım, Padişahın vezirlerden ve şundan bundan para istemesi yerinde olmaz. Müsaade buyurursanız bir hazine teşkil edilsin ve oradan saraya tahsisat ayrılsın, dedi.

Fazlullah Paşa’yı dinleyen Sultan Murad Hazretleri:

– Bu parayı nereden ve kimden toplayacaksın? diye sordu.

Fazlullah Paşa:

-Sultanım bu memlekette çok zenginler var, bir fermanla bazılarından bir miktar mal toplamak mümkündür, dedi.

Sultan Murad:

– Sen nice teklif edersin Fazlullah Paşa! Bize ve bizim askerimize helâl lokma gerektir. Bizim askerimizin boğazına helâl lokma girmez de, onun bunun hakkı girerse bu askerle, meydan-ı gazada nasıl harp edebiliriz? Haram üzerine bina kurulursa ayakta durma imkanı var mıdır? diyerek Fazlullah Paşa’nın teklifini reddetti ve Çandarlı Halil Paşa’dan bir miktar borç alarak iade etti ve sonra da ödedi.