Falcılık ve Maddecilik

Husûf ve küsûftan [Güneş ve Ay tutulmasından, yâni müneccimlerin böyle semavi olaylardan mânâlar çıkarmasından] sakın ve (*), feylesofların [Tabiatçıların] sözlerini dinleme. Onlar bu husustaki ahmaklıklarını anlıyamıyorlar. Haddi tecavüz ettiklerini ve çok derinlere daldıklarını bilemiyorlar. Onların şöhretleri, yalan yanlış sözlerine dayanır. O yalan yanlış sözleri, her zaman yalan yanlış fikir beyan etmelerine sebep olur. Onlar, çeşitli fal, talih ve yıldız oyunlarıyla hüküm verirler. Bu mesnedsiz [dayanağı olmayan] bilgileri ile ulu orta ilm-i nücûmdan [yıldızlar ilmi] dem vururlar. Aslında tamamen yalancı olan bu falcı kimseler, kendilerini çok değerli âlim olarak kabul ettirmeye çalışırlar. Halbuki müneccimler [yıldızların durum ve devinimlerinden anlam çıkaran kimse] hakiki ilim erbabı içerisinde yalancıdan başka bir şey değillerdir. Öyleleri Allah’ın azabına lâyıktır.

Tabiatçı, müneccim feylosoflar kendilerini en akıllı kimse zannederler. Halbuki keçiler bile onlardan daha akıllıdır.

Lâdini felsefeyle meşgul, tabiata tapan bir insandan, uydurma ve saçma-sapan şeylerden başka ne beklersin. Böyle insanların fikirlerine ve sözlerine nasıl güvenirsin? Onlar tabiatı, Allah kabul edecek kadar sapıtanlardandır. Küfür, öylelerini:

– «Merhaba ey küfürde yeni yeşeren filiz!» diye istikbal eder.

Şeytan da onları:

«Ey sevgili evlatcağızım! Saâdeti şimdi buldun. Artık benim sevgili dostum oldun» diye bağrına basar.

(*) Peygamber Efendimiz, «Güneş ve Ay Cenâb-ı Hakk’ın ayetindendir. Hiç kimsenin hayatı veya vefatı için tutulmazlar.» buyurmuştur. Bir diğer hadis-i şerifte de, «Bütün müneccimler yalancıdır» buyrulmuştur.

 

Etvakuz Zeheb – Zemahşeri